"Kırk türlü dümen dönüyor o işlerde" diyebilirsiniz ama kağıt üstünde sürücü ehliyeti alma işlemi Türkiye'deki uygulamalar içinde örnek teşkil etmesi gereken bir yapı sunuyor. Ehliyeti edinmek için gerekli olan eğitimi aldığınız kurumla, bu eğitim sonundaki yeterliliğinizi değerlendiren kurum farklı; kursa gidip eğitim alıyorsunuz ama yeterli düzeye gelip gelmediğinizi devlet denetliyor. Dahası kurslarda verilen eğitim farklı dahi olsa, sınav ortak ve standart olduğundan ehliyet sahibi olanların sahip olduğunu varsayacağımız bilgi ve becerilerin bir asgari müştereği var.
Sürücü ehliyetine verdiğimiz kadar önemi tababetin icra edilmesine vermiyoruz. Tıp fakültesi diploması alan her genci otomatik olarak teorik ve pratik açıdan yeterli ve ehil kabul ediyoruz. Türkiye'deki tıp fakülktelerinin sayıca az, eğitimlerinin ise standart olduğu dönemde belki kabul edilebilir bir durumdu bu ama artık öyle olduğunu düşünmüyorum. Üzerinde anlaşılmış, zorunlu bir çekirdek müfredat var olsa da tıp fakülteleri değişik eğitim sistemleri uyguluyor artık. Aynı organ sistemine ait farklı alanlardan kaynaklanan bilgilerin beraber verilip tek sınavla değerlendirildiği komite sistemi, her alanın eğitiminin diğerlerine paralel tutulmaya çalışılsa da ayrı ayrı verildiği klasik sistem, amfi derslerinden çok öğrencinin kendi araştırması ve problem çözmeye dayalı modüler sistem uygulamalarının tümüne örnekler bulmak mümkün artık tıp fakülteleremizde. Dahası hızla artan fakülte sayısı nedeniyle kimi fakültelerde yaşanan öğretim elemanı sıkıntısı, eğitimin kalitesi üzerine etkisi olduğu bilinen öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının da büyük değişiklikler göstermesine neden oluyor. Kurumsallaşmanın tamamlanması ve sistemin oturmasının zaman alması da yeni kurulan fakültelerin mezunlarının yeterliliğine dair şüphelere neden olabiliyor.
Tüm bunlar bir arada düşünüldüğünde, doktorlarımızın farklı kurumlardan aldıkları diplomalarla yetinmeyip, ulusal düzeyde yapılan, standardize edilmiş, teorik yeterlilik yanında pratik yeterlilik ve becerileri de değerlendiren bir lisans sınavına artık ihtiyacımız var. Dahası bu sınavı geçerek tababeti icra ehliyeti kazanan doktorların düzenli aralıklarla lisans yenileme sınavlarına alınarak bilgilerinin düzeyinin kontrol edilmesi ve yetersiz bulunmaları halinde meslek içi eğitime tabi tatulmaları her yıl binlerce makalenin yayınlandığı tıp alanında artık bir mecburiyet. Böyle bir uygulama, doçentliğini aldıktan sonra araştırmayla ilgilenmedikleri, kendilerini geliştirmeye son verdikleri sıklıkla söylenen tıp fakültesi hocaları için de uyarıcı bir etken olabilir; lisans elden giderse hocalık da gider.
İşlerini zorlaştıracağını düşünecek olsalar da bundan en çok fayda göreceklerin doktorlar olacağını zannederim .Mesleklerinin asgari standardını belirlemiş, "ben ne doktorlar gördüm, daha iğne yapmayı bilmiyordu" gibi garip şikayetler duymaktan kurtulmuş olurlar. Bilenle bilmeyeni, yapanla yapamayanı ayırt edecek bir sistem oluşturulursa rahat ederler.
Böyle bir sınavdan elde edilecek veriler tıp fakültelerinin verdiği eğitimin yeterliliğini değerlendirmek, gerekli düzeyin altında kalanları kendilerine çeki düzen vermek veya fakülteyi kapatmaya yönlendirmek açısından da niceliksel bir altyapı sağlayacaktır.
Bir doktor olarak "tıp fakültesinin kapısına eşeği bağlasam altı yılda doktor olur" devrinin bitmesini, meslektaşlarımın yeterliliğinin, niceliksel verilere dayanarak ve düzenli olarak, daha sıkı denetlenmesini tercih ederim. Şoförler kadar saygınlığımız ve güvenilirliğimiz olsa bana yeter.
Kesinlikle haklisiniz. Ayrica, bu durum diger meslek mensuplari icin de gecerli. Almanya'da ve Abd'de hukukcular icin uygulanan Staatsexamen, Bar Exam; ozellikle Ingilizce konusulan cografyalarda, muhendisler icin uygulanan (konsept ve uygulama diger sinavlardan farkli olmakla beraber) "Professional Engineer" unvani almak icin gerekli sinavlar ve Turkiye'de uygulanan TUS (TUS konusunda supheleriniz oldugunu biliyorum) benzeri sinavlarin duzenli araliklarla profesyonellerin yetkinliklerini olcmesi gerektigini dusunuyorum. Ote yandan, bircok "profesyonel" bu konuda farkli dusunuyor ve bu tur sinavlarin isci-sermayedar arasi mucadelede sermayenin bir sinavi oldugunu iddia ediyor. Meslek orgutleri (or: TMMOB) araciligi ile de bu tur sinavlara karsi kampanya yurutuluyor. Bu kampanyada aktif olarak rol alan cok sevdigim arkadaslarim olmasina ragmen, ben bu durumun genel anlamda "tembellik" kaynakli oldugunu dusunuyorum. Ortadogu-Akdeniz kulturunun, bu baglamda, etkisi acik bicimde hissediliyor. Verimin artmasi adina, ki bu toplumun yararinadir, isci bireylerin her turlu mesleki ustunlugunun odullendirilmesi taraftariyim. Bu ustunluklerin identify edilmesi icinse soz konusu sinavlar elzemdir.
YanıtlaSil