Günümüzün cinsiyetçi imalardan arındırılımış, siyaseten doğru yazı diline uymasa da, "yakışıyor mu senin gibi üniversite mezunu adamın ağzına bu laflar" diyenleri duyar gibi olsam da Trabzon'daki büyüklerimden öğrendiğim, oraların zeka doluluğunu yansıtan bir sözü paylaşmak isterim:
Gizli sikilen aşikara doğurur.
Kabul, kaba kaçtı biraz ama lafta hakikat var, süreci de özetliyor. Ne kadar gizli yaparsanız yapın bir işi, ana rahmindeki bebek gibi yavaş yavaş büyümeye başlayan bir hakikat tohumu o gün, orada gizli gizli büyümeye başlar. İlk zamanlar yalnızca meselemizin faillerinin varlığından haberdar olduğu bu şey zamanla emareler vermeye başlar, failler de onları gizlemeye çabasına girişir ilk şüpheleri bertaraf etmek adına, o bol elbiseleri giymeye başlayan kızlar misali. Sonra günün birinde hakikat yüzünü henüz göstermese de işaretler artık gizlenemez hale gelir, tüm yapılabilecek olan ne olduğu açıkça belli o kocaman karna bakıp "bu kız da çok kilo aldı" diye kafayı kuma gömmeye uğraşmak olur. Sonunda büyük gün gelir çatar, büyük bir sancıyla hakikat herkesin görebileceği yere doğuverir.
Nazilerin yahudi katliamında da böyle oldu, Gulag'da da. Bugün Gladyo diye adını açık açık herkesin dillendirdiği mekanizmanın malum icraatlarında da böyle oldu, Şili'de ve Arjantin'de büyük biraderin hatrına yapılan darbelerde de. Biz de oluyor yavaş yavaş, darbe zamanlarının aşikar sırları günü geldi, dökülüyor ortalığa "mazimizle hesaplaşmak" adı altında.
Gebelik alegorsinin de çok güzel şekilde ima ettiği gibi bunun bir zamanı var. Yeterince olgunlaşmadan yüzünü göstermiyor bu hakikatler, rahimdeki sürenin doldurulması gerekiyor.
KPSS skandalı, Hanefi Avcı olayı derken malum cemaatin yapıp ettiği iddia edilenlerin emareleri yavaş yavaş belirmeye başladı. Böyle şeyleri yakıştıramayan iyi niyetlilerle gizleme niyetli suç ortaklarından oluşan, kiminin kafası karışık diğerlerininki planlarla pırıl pırl berraklıkta heterojen bir kitle şimdiden başladı "çok kilo aldı" sayıklamalarına. Gün gelir hakikatin tümü açığa çıkar. İhalelerle, kadrolaşmalarla, uluslararası bağlantılarla, memleketin fukaralığından adam devşirmelerle süslenmiş hakikatimiz doğar.
Ne zaman mı? Ya artık dışarı çıkmasının zamanının geldiğine inan birileri sezaryen misali koca bir operasyonla onu dışarı çıkardığında ya da doğası gereği artık içeride kalamayacak kadar büyüdüğünde. Merakla bekliyorum ama yüzünü görmeme imkan olmayacak o güne kadar, bunu da biliyorum. Bunu kabullenmiş olarak kendi ajandamla (bilimle, sanatla vb.) uğraşmaya devam edeceğim o sırada, okumuş adam umursamazlığı damgası yemek pahasına. Büyük abilerin kavgası bitince anlarız, hakikatimiz nur topu gibi mi hilkat garibesi mi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder