Domuz gribi salgını ortaya çıktığında Dünya Sağlık Örgütü'nün bu konuyu incelemek ve salgının düzeyini belirlemek, gerekli önelmleri planlamak üzere kurduğu heyetin üyeleri tartışma konusu olmuştu. Üyelerin adlarının açıklanmaması şirketlerle çıkar çatışması yaratabilecek bağlantıları olması endişesiyle, şüphe yaratmıştı. Salgının sona erdiğinin açıklanmasının ardında DSÖ, kurul üyelerini ve bildirdikleri çıkar çatışması yaratabilecek durumları açıkladı.
Arnold Monto: Ann Arnbor'daki Michigan Üniversitesi'nde epidemiyoloji profesörü; sezonluk (yıllık, her yıl yapılan) ve pandemik (dünya çapında salgın yaratan) gribe yönelik aşıların geliştirilmesinde GlaxoSmithKline, Novartis, Roche, Baxter ve Sanofi'ye, her biri 10.000 dolardan az ücretler için olmak üzere danışmanlık yaptığını bildirmiştir. Buna ek olarak, çalıştığı üniversitedeki araştırma birimi 2007-2008 yıllarında yürütülen, inaktive edilmiş ve zayıflatılmış grip aşılarının etkinliğini karşılaştıran bir araştırma için Sanofi Pasteur'den fon (araştırma giderleri için para) almıştır.
Arnold Monto: Ann Arnbor'daki Michigan Üniversitesi'nde epidemiyoloji profesörü; sezonluk (yıllık, her yıl yapılan) ve pandemik (dünya çapında salgın yaratan) gribe yönelik aşıların geliştirilmesinde GlaxoSmithKline, Novartis, Roche, Baxter ve Sanofi'ye, her biri 10.000 dolardan az ücretler için olmak üzere danışmanlık yaptığını bildirmiştir. Buna ek olarak, çalıştığı üniversitedeki araştırma birimi 2007-2008 yıllarında yürütülen, inaktive edilmiş ve zayıflatılmış grip aşılarının etkinliğini karşılaştıran bir araştırma için Sanofi Pasteur'den fon (araştırma giderleri için para) almıştır.
John Wood: Birleşik Krallık Biyolojik Standartlar ve Kontrol Enstitisü'nün viroloji bölümünde yönetici bilimadamı; çalıştığı biriminin grip aşısı araştırma-geliştirmesinde Sanofi Pasteur, CSL, IFPMA, Novartis ve Powdermed için kontratlı araştırma yürüttüğünü belirtmiştir (bu tarz araştırmalarda firma kendi lablarında yürütemediği ya da yürütmeyi tercih etmediği araştırmalar için çeşitli araştırma kurumlarıyla anlaşır, giderleri karşılar, kurumun çalışanları ve laboratuvarları gibi imkanları kullanır, araştırma sonuçlarının mülkiyet hakkı da firmaya ait olur. Firma olumsuz sonuçların yayınlanmamasını tercih edebilir)
Maria Zambon: Londra'daki Sağlık Koruma Ajansı Enfeksiyon Merkezi virüs danışma bölümünde solunum virüsleri biriminin başkanı; işvereninin lobaratuvarında yürütülen kontratlı anlaşmalar için Sanofi, Novartis, CSL, Baxter ve GSK gibi ilaç üretici firmalardan fon aldığını belirtmiştir.
Neil Morris Ferguson: Imperial College London Tıp Fakültesi enfeksiyon hastalıkları epidemiyolojisi bölümünde matematiksel biyoloji kürsüsü sahibi, Roche ve GSK'ye (2007'de sona ermiş) danışmanlık hizmeti vermiş, 2007'de bu işten elde ettiği gelir 7000 dolardan az.
Nancy Cox: Hastalıkların Kontrolü ve Önlenmesi merkezi (CDC) grip bölümü yöneticisi, kendisine bağlı bulunan halk sağlığı ve takip araştırmaları biriminin endüstriye bağlı bir ticari grup olan International Federation of Pharmaceutical Manufacturers & Associations'dan mali destek aldığını bildirmiştir.
Durum ilk bakışta hiç de iç açıcı görünmüyor gibi ama bunu engellemenin de bir yolu yok gibi. Bizim YÖK başkanımız aşı geliştirmeyi kolay ve ucuz zannedip ünversiteleri azarlasa da, bu iş çok masraflı bir iş (ilgili bir yorumum için tıklayınız). Bu tarz çalışmaları yürütecek bir laboratuvarın maliyetini karşılamanın tek yolu ilaç firmalarıyla girilen anlaşmalarla gelir sağlamak. Dolayısıyla büyük viral salgınlar ve aşı geliştirme konusunda belli bir bilgi ve deneyim seviyesinin üzerinde olup, geçmişte ilaç firmalarıyla hiç ilişkisi olmamış bir bilim adamı bulmak neredeyse imkansız, hele ki bilimin bu kadar endüstriyel bir iş haline geldiği bu çağda.
Üniversitelerle ilaç firmaları arasındaki akçeli ilişkiler tartışma konusu olmaya mutlaka devam edecektir. Pandemi kararı abartılı mıydı, devletler aşıdan zarar mı etti, komisyondakilerin çıkar çatışmalarının bu durumdaki rolü nedir gibi sorular daha çok sorulup tartışılmaya devam edecektir.Bana kalırsa doğrusu bekleyip, geriye dönüp baktığımızda domuz giribi salgını sırasında elde edilen verilerin bize ne gösterdiğini incelemek.
Durum ilk bakışta hiç de iç açıcı görünmüyor gibi ama bunu engellemenin de bir yolu yok gibi. Bizim YÖK başkanımız aşı geliştirmeyi kolay ve ucuz zannedip ünversiteleri azarlasa da, bu iş çok masraflı bir iş (ilgili bir yorumum için tıklayınız). Bu tarz çalışmaları yürütecek bir laboratuvarın maliyetini karşılamanın tek yolu ilaç firmalarıyla girilen anlaşmalarla gelir sağlamak. Dolayısıyla büyük viral salgınlar ve aşı geliştirme konusunda belli bir bilgi ve deneyim seviyesinin üzerinde olup, geçmişte ilaç firmalarıyla hiç ilişkisi olmamış bir bilim adamı bulmak neredeyse imkansız, hele ki bilimin bu kadar endüstriyel bir iş haline geldiği bu çağda.
Üniversitelerle ilaç firmaları arasındaki akçeli ilişkiler tartışma konusu olmaya mutlaka devam edecektir. Pandemi kararı abartılı mıydı, devletler aşıdan zarar mı etti, komisyondakilerin çıkar çatışmalarının bu durumdaki rolü nedir gibi sorular daha çok sorulup tartışılmaya devam edecektir.Bana kalırsa doğrusu bekleyip, geriye dönüp baktığımızda domuz giribi salgını sırasında elde edilen verilerin bize ne gösterdiğini incelemek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder