3 Şubat 2012 Cuma

Kölelik Günlükleri - Son fasıl

Son iki haftamın özeti budur:

Gün 50 - Pazartesi: Hiçbir iş yapmadım. Kocatepe Tıp Fakültesi'ndeki görevimden 06.02.2012 tarihinden geçerli olmak üzere istifamın kabulünü isteyen dilekçemi teslim ettim.

Gün 51 - Salı: Hiçbir iş yapmadım. Akademik tatil kapsamında üç gün mazaret izni kullanmak isteyen dilekçemi teslim ettim. Ankara'ya döndüm.

Gün 54 - Pazartesi: Hiçbir iş yapmadım.

Gün 55 - Salı: Hiçbir iş yapmadım. İlişik kesme ile ilgili imzaları toplamaya başladım.

Gün 56 - Çarşamba: Hiçbir iş yapmadım. İlişik kesme ile ilgili imzaları toplamaya devam ettim.

Gün 57 - Perşembe: Hiçbir iş yapmadım. Maaşımın iade etmem gereken kısmını yatırdım. İlişik kesme ile ilgili imzaları toplamayı bitirdim. İlişik kesme işlemini tamamladım. İstifamın kabulüne dair yazı rektör tarafından imzalanarak onaylandı.

Gün 58 - Cuma: Veda ziyaretlerimi yaptım. Ankara'ya döndüm.



İşte hepsi bu kadar. 9 hafta süren bir eziyetin, köleliğin ardından tekrar özgür bir adamım. Diplomamı verdim, hayatımı ve özgürlüğümü geri aldım. Bu hileli oyunda yapabileceğim en adil pazarlık şimdilik bu.

Talihli bir adamım. Uzmanlık alanım hasta muayene edilmeyen, hastanede yapılması gerekmeyen bir branş (en azından Türkiye'de böyle). Aynı anda pek çok şeyi yapabilecek bir adam olarak yetişmem konusunda beni zorlayan bir hocam vardı uzmanlık günlerimde. Memleketin zeki çocuklarını alıp, onları iyi mühendisler olmaları yoluna sokan bir liseden mezunum. Bunların hepsi bir araya gelince uzmanlık diplomamdan vazgeçip, tıbbi cihaz geliştirmeye çalışan bir şirketin AR-GE departmanında bir iş bulabildim kendime. Çoğu meslektaşımın böyle bir şansı yok. Kaçabilecek yerleri yok, diplomalarını devletin elinden kurtarmak zorundalar ve bu sebeple zorunlu hizmet denilen bu köleliğe sonuna kadar katlanmak zorunda kalıyorlar. Benim karşıma çıkan fırsat onlara da sunulsa, eminim pek çok meslektaşım hayatlarını geri alabilmek için diplomalarından vazgeçmeyi göze alırdı.

Fakülte diplomam hala elimde, gerektiğinde adımın başına "Dr." ünvanını yazmaya hala hakkım var ama "Uzm. Dr." devri bitmiştir. Mecburi hizmet kalkarsa gidip diplomamı alırım onu gasp eden Bakanlık'tan. O güne kadar, haritadaki çizgilerin içinde kalan alan dahilinde artık farmakolog değilim.

O çizgilerin dışında mı? Komik olan bu. Gidip YÖK'ten aldığım eğitimin doktora eşdeğeri olduğunu gösterir bir belge alırım, ABD'de veya Avrupa'da bir laboratuvarda post-doc olarak çalışırım eğer istersem veya gerek olursa. Beni farmakolog olarak kabul etmeyen tek ülkede yaşıyorum şu anda.


Bu da böyle bir devlet, bu da böyle bir ülke.
Ve benim, onun tuhaflıklarına gülmeye dermanım kalmadı artık.






Not: Olan biteni anlattım ve bitirdim ama bu meselenin kafamı meşgul etmeye devam edeceği muhakkak. Geriye bakıp düşündüklerimi, bugüne kadar düşünüp yazmadıklarımı veya yazmaya üşendiklerimi önümüzdeki günlerde, haftalarda, aylarda yazarım sanırım.

Önemli Not: Afyon'dan geçirdiğim zamanın iyi anabileceğim kısmı yalnızca birkaç insanla sohbet ettiğim dakikalardır. Odama gelip sohbet eden, sigara içerken muhabbet eden öğrenci kardeşlerime çok teşekkür ederim. En çok da biyokimyadan Kadir, Buğra ve Ayhan kardeşlerime teşekkür ederim. Zor zamanlarda sohbetiniz iyi geldi, minnettarım. Telefonla da olsa beni yalnız bırakmayan arkadaşlarıma burada değil, yüzyüze teşekkür edeceğim, artık yanlarındayım.

2 yorum:

  1. çapa'ya gel abi. muhabbet ederiz. çay sigara yaparız. ekşi'den namutenahi ben bir zamanlar yazıyordum. senin entryleri hala okurum arada girip.

    YanıtlaSil

Beğendiyseniz paylaşabilirsiniz, maksat söz yayılsın.