Geride kalan ay içinde Türkiye'deki tıp fakültelerinde mezuniyet törenleri yapıldı, 2011 mezunu doktorlarımız diplomalarını aldılar. Bu mezunlardan, okulları tarafından mezuniyetleri Sağlık Bakanlığı'na bildirilmiş olanlar, kendileri bir başvuru yapmaksızın, otomatik olarak önümüzdeki ay yapılacak olan 40. dönem zorunlu hizmet kurasına dahil edilecek Bakanlık tarafından. 40. kez yapılacak bu kölelik kurasının önemli bir özelliği var ama, bunu atlamayalım...
Zorunlu hizmete temel olan 5371 sayılı kanun 21.06.2005 tarihinde kabul edildi, Resmi Gazete'de 04.07.2005 tarihinde yayınlandı ve bu tarihten itibaren yürürlüğe girdi. Bundan 2-3 ay sonra tıp fakülteleri 2005-2006 öğrenim yılına başladılar. O tarihte başlayanlar 2010-2011 döneminde mezun oldular. Önümüzdeki ay kuraya girecek olanlar bu gençler. Zorunlu hizmet yürürlüğe girdikten sonra okula başlayan ilk kuşak.
Tıp camiası dışında biriyle zorunlu hizmet meselesini tartışmaya başladığınızda, ezberletilmiş gibi ilk duyulan sorulardan biri şudur:
-Okula/uzmanlığa başlarken sonunda zorunlu hizmet olduğunu bilmiyor muydunuz? Bile bile seçtiniz, şimdi gidip efendi efendi yapın hizmetinizi.
Yukarıdaki tarihlerden anlaşılacağı üzere çoğumuz bu soruya gönül rahatlığıyla "bilmiyorduk" diye cevap verebiliriz. Biz fakülteye/uzmanlığa başladığımızda o kanun henüz ortada yoktu. Bugüne kadar zorunlu hizmete gönderilen pratisyen hekimlerin HİÇBİRİ, okula başladıkları gün, mezun olduklarında zorunlu hizmete gitmezlerse doktorluk yapamayacaklarını bilmiyordu. Bu soruyu soranlar bilmediklerinden soruyorlarsa ne ala, eğer onlara meseleyi bu şekilde aktaran biri olmuşsa, kendilerine BÜYÜK BİR YALAN söylenmiş demektir.
Sık sık duyduğumuz sözlerden biri Türkiye'de doktor açığı olduğudur; tıp fakülteleri yeterince mezun vermiyormuş. Bu sorunun çözümü için, AKP iktidar geldiğinde 5000-6000 civarında olduğu söylenen yıllık mezun sayısı, son yıllarda 8500'e çıkarılmış, hedef 13000 imiş.
Bu sayıları doğru kabul edecek olursak senede 5000 kişiden , 6 yılda 30000 doktor eder. Geride kalan 6 yılda, bu ülke, okula girdiği gün başına böyle bir şey geleceğini bilmeyen 30000 doktoruna, onlara sormadan zorunlu hizmet kurası çekti. Uzmanlığa başlayanlar, gitmeyenler vb. bunun %75'ini oluştursa kalır elde 7500 kişi. 7500 kişi, sonunun buna varacağını bilmeden yaptıkları bir tercih neticesinde, diplomaları ellerinden alınarak, kendilerinin karar vermediği yerlerde ve işlerde (kurada tercih sayısı 3 ile sınırlıdır, çoğu zaman orası çıkmaz) zorla çalıştırıldılar. Ve onlara "bunu bilerek başlamıştın okula" diyenlere laf anlatmak zorunda kaldılar.
Aynı hesabı uzman hekimler için yaparsak (uzmanlığı 4 sene sayarsak onlar için süre 2 yıl önce bitmişti), toplam sayımıza birkaç bin kişi daha eklenir (onların uzmanlık sınavına girerek kaçma şansı yok, yan dal uzmanlığı kontenjanları da çok kısıtlı).
10-15 bin doktorun ne önemi var, öyle değil mi?
Değil!!!
Meseleye şöyle bakalım.
Bu ülkede son altı yılda 10-15 bin doktor, kanun yapma yetkisini kullanarak oyun ortasında kural değiştiren devlet tarafından, "zorunlu hizmeti tamamlamazsanız, diplomanızı alamaz, mesleğinizi yapamazsınız" denerek, eğitime başladıkları gün henüz ortada dahi olmayan bir şarta tabi tutuldular. Kanunların ileri doğru işlemesi, kazanılmış hakların korunması gibi temel hukuk ilkeleri ayaklar altına alınarak yapıldı bunlar.
Karşınıza 25-35 yaşları arasında bir doktor çıkarsa bunları aklınızda tutmanızı rica ederim. O insanların hakkı böyle gasp edildi, bu gasp "biliyordunuz, seçmeseydiniz" yalanıyla da bir güzel maskelendi. Böyle bir haksızlığa mahkum edilmiş insanların neler hissedeceğini bir düşünmenizi rica ederim.
Not: 2005'te üniversite tercihleri hangi tarihte son erdi bilmiyorum, aradım ama kaynaklara ulaşamadım. Kanunla ilgili verdiğim tarihlerden önceyse, bu sene mezun olanlar da katakulliye gelmiş demektir. Sayılara onları da ekleyerek düşünün.
bunu görmemiştim... güzel.
YanıtlaSilBu yazi cok kisiye ulasmali
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim. Twitter, Facebook veya istediğiniz herhangi bir yerde paylaşabilirsiniz, blogun girişinde de belirttiğim gibi çok da memnun olurum bundan. Ben sürekli yazarak bu blogu canlı tutmaya çalışıyorum, bir yazıyı okumaya gelenler diğer yazıları da okuyup bunlardan haberdar oluyor bazen.Toplamda ulaşabildiğim insan sayısı çok fazla değil ama doktor olmayan, bunlardan hiç haberi olmamış birkaç kişiye olanı biteni anlatabildiğimi biliyorum bu şekilde. Uğraşmak gerek, belki günün birinde bir şeyler değişir.
Sil