Pazartesi akşamı "Sevgili devlet, sen çok haklı oldun(!), bir tur da kardeş haklı olsun mu?" diye yazdım Twitter'da, çocukluktaki "biraz da kardeş binsin bisiklete/salıncağa" lafına atıfla.
Çok geçmedi Emre kardeşim yapıştırdı yorumu: Biraderimi delirttiler, infantil pazarlık kafasına geldi.
Haksız değil adam.
Bu yorumuyla meseleyi anlamama da vesile oldu aslında. Cümlesinde geçen "infantil" sözcüğü yakıverdi kafamın içindeki feneri.
Güney ve Doğu Akdeniz coğrafyasındaki halk ayaklanmalarının tam gaz gittiği dönemde Robert Fisk "authoritarian leaders infantilize their people" yazmıştı, Emre "infantil" deyince bu geldi hemen aklıma. Otoriter liderlerin/rejimlerin halkları çocuklaştırarak hareket ettiklerini anlatmaya çalışıyordu Fisk ve bu "infantilize" fiilinin her iki anlamını da kapsıyordu.
Fiilin ilk anlamı bir kişiyi çocuklaştırmak, bir çocuğun durumuna getirmek; ikincisi ise bir kişiye çocukmuş gibi davranmak.
Otoriter rejim, insanların düşünsel süreçlerini dumura uğratarak meseleleri analiz yeteneklerini de, bu meselelere verecekleri tepkileri de bir çocuğunki seviyesine indiriyordu Fisk'e göre. Dahası, tıpkı bir çocuğun erişkinlere bağımlılığı nedeniyle itirazlarının her zaman bir hududu olması gibi, otoriter rejimlerin insanları da benzer bağımlılıklar nedeniyle bir noktadan sonra seslerini yükseltemez oluyordu. Rejim, insanların itirazlarına da bir çocuğun ağlamasına yaklaşır gibi yaklaşıyordu; aslında hiçbir şeyi değiştirmezken, bir yandn "geçti geçti" diyerek, "bak kuş uçuyor" diyerek, olan biteni unutturmasına yetecek kadar zaman kazanmaya çalışıyordu. Fisk, olanları bu çocuksuluktan çıkış şeklinde yorumluyordu.
Daha derinleştirilebilir bu çocuk-yetişkin, çocuksulaştırılmış vatandaş-otoriter rejim analojisi. Düşündükçe insanın zihnini açan bir tarafı var, biraz kafa yormak anlamaya oldukça yardımcı oluyor kimi meseleleri.
Peki, ben niye çocuksu bir pazarlığın içine düştüm? Yoksa biz de otoriter bir sistemde miyiz? Doktorların diplomalarını elinden alan, onların nerede yaşayıp çalışacağına karar veren, bir özel hastanenin kaç doktor çalıştıracağını bile belirleyen, sağlıkla ilgili tüm yetkiyi elinde toplamış gibi görünen Sağlık Bakanlığı otoriterleşmiş olabilir mi? Bunları da düşünmek gerek elbette.
Fisk'i severim, yazı da güzel olmuş...
YanıtlaSil