HEKİMDER'in Ortak Akıl Toplatısı'nda açıklanan kararların oluşturulma şekli, kararlara imza atan heyetin temsil gücü gibi konulara değinen bazı eleştiri ve sorularımı dün yazmıştım. Bugün de mecburi hizmete dair önerilerine değinmek isterim; biraz da özü, içeriği konuşalım.
Derneğin internet sitesinde yapılan açıklamanın ilgili bölümüne bakalım:
Toplantı sonrası açıklanan sonuç
bildirgesinde, mecburi hizmete “özde karşı olduklarını” belirten hekimler,
‘meslek icrasını engelleyecek şekilde diplomaya el koymanın; insan hakları
ihlali olduğunu” ve mezun hekimlere diplomalarının bir ay içerisinde verilmesi
gerektiğini belirtti. Bu durum gerçekleşene kadar; aşağıda belirtilen
taleplerin, kısa vadede hayata geçirilmesi gerektiği dile getirildi:
1. Devlet hizmet yükümlülüğünü yapan
hekimlere, bulundukları bölgenin puanı ve süresi göz önünde bulundurularak TUS
ve YDUS sınavlarında ek puan verilmelidir.
2.Devlet hizmet yükümlülüğü bir defaya
mahsus olmalı ve tekrarlanmamalıdır. Devlet hizmet yükümlüsü olarak geçirilen
iş günü sayısı, gelecekteki yükümlülük süresinden düşülmelidir
3.Hekimler, “vatani görevlerini
mesleklerini yaparak yerine getirdiklerinden mecburi hizmetle geçirilen süreç,
vatani görevden sayılmalıdır. Bu iki görev birbirinden ayrı tutulmamalıdır.
4.Doğum izni devlet hizmet yükümlülüğünden
sayılmalıdır.
5.Devlet hizmet yükümlülüğünü tamamlayan
hekimlere, açıktan atama için ayrı bir kategoride başvuru olanağı
sağlanmalıdır. Kurum içi atama ve açıktan atamada açılan münhal kadrolar ayrı
tutulmalı ve kuralar arasındaki adaletsizlik giderilmelidir.
İlk itirazım bu pazarlık yapmaya razı hale dair. Daha önce de gördük bunu, Mecburi Hizmet Kongresi düzenlendi memlekette. Mecburi hizmetin kaldırılmasına yönelik olarak yapılacaklara dair bir eylem planı hazırlamak yerine, "mecburi hizmetle nasıl baş edilir"di kongrenin açıklanan planının içeriği. Şimdi bunu bir kez daha görüyoruz. Karşımızdakinin hukuksuz bir kanunu çıkaran meclis, onu adaletsizce yüüten hükümetler ve "uygundur, yürütmesinin devamına" diye karar veren Anayasa mahkemesiyle; yasama, yürütme, yargı bir arada topyekün devlet olması işin özünü değiştirmiyor. Karşımızdakinin gücünün büyüklüğü ise mücadele etmek yerine pazarlığa razı olmanın sebebi, o mecburi hizmet asla kalkmaz; bunu böylece bilelim. Yalnızca diplomayı değil; çalışma hürriyeti, ikamet özgürlüğü, angaryaya tabi olmama hakkı, ailenin korunması hakkı gibi pek çok hakkımızı çalan bir yapı var. "Benim olanı geri ver" demek yerine hırsızla müzakereye oturup "tamam, şunlar sende kalsın, bari bunları ver" diye pazarlık yapmak bütünüyle anlamsız. Dahası, olur da istenen haklar alınırsa "DHY'ye tabi hekimlerimizin sorunlarını çözdük, DHY'nin yürütülmesinde bir problem kalmamıştır. Bu haliyle uzun süre devam etmesinde sakınca yoktur" dendiğinde nasıl itiraz edilecektir zaten her durumda kendini haklı görmeye alışkın otoriteye?
Diplomaların bir ay içinde verilmesi talebi de tek başına işlevsizdir. "Devlet Hizmet Yükümlülüğü görevini tamamlamayanlar mesleklerini icra edemezler" hükmü kanunda durduğu sürece, o diplomaları alıp, mecburi hizmette görev yaptığımız yerdeki duvarımıza asarız ancak. O hüküm kanundan çıkarıldığında ise mecburi hizmet işlevsiz hale gelir; yalnızca, kamuda çalışmak üzere başvuran doktorlara uygulanacak bazı atama kuralları haline gelir. Dolayısıyla, o hükmü kanundan silmelerini beklemek pek akıllıca olmaz.
Gelelim önerilere...
Beş öneriden dördünün ayrıcalık talebi olduğunun farkında mıyız?
Eşitlik ilkesi ayaklar altına alınıp, doktorlara, başka hiçbir meslek grubuna yapılmayan bir muamelenin yapılmasına itiraz ederken, o ilkenin bu kez doktorlar lehine çiğnenmesini talep etmek nasıl bir iştir? Akıl, izan bunun neresindedir?
Erkek doktorların askerlikte geçen sürelerini mecburi hizmete veya mecburi hizmette geçen sürenin askerliğe sayılması fikri yeni değil. HEKİMDER'in kurucularından olan ve dernek yönetiminde görev alan Dr. Özgür Niflioğlu'nun kuruculuğunu ve editörlüğünü yaptığı asistanhekim.org'un facebook sayfasında gündeme gelmişti bu öneri yaklaşık bir yıl önce. Ben de bu blogda "Doktorların ayrıcalık talep etme hakkı yoktur" başlıklı bir yazı yazarak itiraz etmiştim, bu yazı asistanhekim.org'da da aynen yayımlanmıştı. Bir yıl sonra aynı ayrıcalık talebiyle ve daha fazlasıyla tekrar karşılaşmış olmak beni çok şaşırttı. Ortak akıl arayışında olduğunu beyan eden bir derneğin, o eleştirileri göz ardı etmiş olması düşünülemez sanırım. Yanılıyor muyum?
"Askerlik, DHY yerine sayılsın" demek en başta kadın meslektaşlarımızın hakkını çalmaktır. Bir yıl önce bunu söylemiştim, hala arkasındayım. "Öyleyse, kadın meslektaşlarımız için de bir ayrıcalık talep edelim" diyerek mi doğum izinlerinin mecburi hizmet süresinden düşülmesi talep edilmektedir? Ya doğurmayan, doğurmak istemeyen veya doğuramayan meslektaşlarımız ne olacak? Devletin tüm memurlarına uyguladığı kurallardan burada da bir ayrıcalık talep etmekle kalmayıp, kadın meslektaşlarımızı da doğuranlar ve doğurmayanlar diye ayırmak gerçekten kabul edilebilir mi geliyor bazılarımıza?
TUS'un ve YDUS'un başlatılmasındaki hedeflerden birinin (belki en önemlisinin) çeşitli torpil/kayırma girişimlerini bertaraf ederek mevcut kadrolara talip olanlar arasındaki rekabeti eşit ve adil hale getirmek olduğunu hala hatırlıyoruz, değil mi? Hal böyle iken, bugün o eşitlik ve adaleti bozacak bir uygulamayı bizzat doktorlar olarak talep etmemiz nasıl bir düşüncenin ürünüdür merak ediyorum; açıklamaya muhtacım. Bu öneriyi yapanları dinlemeyi çok isterim.
Açıktan atamalarda özel statü istemenin de hem doktorlar dışındaki memurlara, hem de mecburi hizmet yapmamış meslektaşlara karşı bir ayrıcalık talebi olduğunun farkındayız değil mi?
Bu önerilerin kabulü halinde oluşacak durumu hayal edelim mi birlikte?
- Askerlik yapan erkek doktorlar, sizin için mecburi hizmet kısaldı. Hadi yine iyisiniz.
- Doğum vaktini mecburi hizmete denk getirebilen doktorlar, siz de iyisiniz. Sizin izni de mecburiden sayıyoruz, sizin süreler de kısaldı.
- Askerlikten muaf erkek ve doğurmayan veya doğuramayan kadın doktorlar! Kusura bakmayın kıymetli hekimler; siz devlet nasıl emrediyorsa öyle yapacaksınız mecburi hizmeti. Neyse üzülmeyin, belki TUS/YDUS için sağlanan ayrıcalıklardan faydalanırsınız. Olmazsa, mecburi bitince atamalarda bir ayrıcalık yaparız size.
Gerçekten eşitlik içinde ve huzurlu bir meslek ortamı tablosu(!)
Zalime itiraz etmek yerine, onunla bana ayrıcalık yapması için pazarlığa oturup benim dışımda kalanlara yapacağı zulme -dolaylı biçimde de olsa- ortak olmak benim ne aklıma, ne vicdanıma, ne de hukuk anlayışıma sığıyor. Dilerim bu önerileri yapanlar da bir kez daha düşünürler bu önerilerin gerçekleşmesi için çalışmaya başlamadan önce.
İsmail Burak BAL
Doktor, Tıbbi Farmakoloji Uzmanı
Not: Bu önerilerin açıklanmasından sonra hem HEKİMDER, hem de asistanhekim.org "Türkiye Cumhuriyeti Devleti diplomalarını rehin tutarak, doktorları zorla çalıştırmaya tabi tutmaktadır" içerikli mesajları pek çok dilde, Facebook ve Twitter sayfalarında paylaşarak bir komuoyu oluşturma çabasına girişti. Pazarlık yapmak yerine, mecburi hizmetin kaldırılması için çalışmayı daha doğru bulan biri olarak bu girişimleri için kendilerine teşekkür ederim; doğru olan bu yolda devam etmektir sanırım. Önerilerini bir kez daha gözden geçirmelerini tekrar rica ederim.
----------------------------
Çıkar çatışması açıklaması: Üyesi olduğum
tek meslek örgütü Türk Farmakoloji Derneği'dir. TTB'ye veya hekim hakları
konusunda çalıştığını belirten herhangi bir derneğe üye değilim. Herhangi bir
siyasi partinin üyesi değilim. Halihazırda işsizim; dolayısıyla, HEKİMDER'in
çalışmalarından zarar görmesi muhtemel bir kuruluşun çalışanı da değilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder