Bu, klasik bir akademi
hikayesidir ve benim hikayem olmadığına memnunum.
Hayvan deneyi yapmak ile
bir insanı ameliyata almak arasında fazla fark yoktur. İkisinde de önce neyi,
neden yapmak gerektiğine karar verirsiniz; yani hipotez kurarsınız. Sonra
işlemin nasıl yapılacağını değerlendirirsiniz, yani yöntemi oluşturursunuz. "Canlı bu yöntem için uygun mu? Ben bu işi yapmayı biliyor muyum? Fiziki şartlar
ve malzeme mevcut mu? Gerekli personel organize edildi mi? Para, zaman ve
hukuki yeterlilik sağlandı mı?" gibi soruları kendinize sorarsınız. Sonra işlemi
yapar ve sonuçları değerlendirirsiniz. En son ise tüm süreci gözden
geçirirsiniz. Bu aşamalardan birini bile düzgün yapmazsanız deneyiniz (veya
ameliyatınız) başarısız olur. Nasıl bir cerrah yetişirken yığınla şeyi öğrenmek
ve uygulamak zorundaysa hayvan deneyi yapacak kişi de benzer bir yetkinliği ve
tecrübeyi kazanmak zorundadır. Klinisyenlerin (hastalarla ilgilenen
doktorların) hayvan deneylerini genelde hafife alışı, bilgi eksikliğini daha en
baştan gösteren cahil cesaretiyle meseleye bakmalarından ileri gelmektedir.
Hikayemiz bu konuya güzel bir örneği anlatıyor.
Olaylar, bir tıpta
uzmanlık asistanının bölümümüze tez yapmak üzere gelmesiyle başlıyor. Cerrahi
bölümler asistanı olan ve deney hayvanı kullanarak tez yapmayı planlayan kişi,
labımızda civciv kesmek suretiyle tezini ifa etmek niyetindedir. Hikaye daha
başından komik. Zira kendisi uzatma sürelerini dahi DOLDURMUŞ bir asistan ve
tezini yapacak zamanı olması için yeterlilik sınavından çaktırılmış. Kısa ön
görüşmede öğrendiğimiz, deney hayvanları etik kurulunun civciv embriyosunu
hayvandan saymayarak onaya gerek görmediği, arkadaşımızın herhangi bir proje
desteğinin bulunmadığı ve daha önce HİÇ hayvan deneyi tecrübesi olmadığı. Bir
klinisyen olarak arkadaşımızın bizden beklentisi ise tezin deneysel
aşamalarının birkaç HAFTADA bitmesi. Büyük harfle yazdığım kelimeler, işin
baştan boka saracağının kanıtı aslında. Ancak arkadaşımızın tezine yardım
edilmesi konusunda karar çıkar ve bendeniz lab sorumlusu olarak işe başlarım.
Labdaki ilk günde,
arkadaşın dünyadan bihaber oluşu tescillenir. Bırak deneysel aşamaları
yürütmeyi, temel laboratuvar kurallarını bile bilmemektedir kişi. Deneyde kullanılacak
civcivler ise bir tavuk çiftliğinden alınmış, türü ve yetiştirilme koşulları
bilinmeyen hayvancağızlardır. İlk civciv açılır ve felaket başlar. Zira
civcivin planlanan damarının alınması, mevcut teknik şartlarla kotarılamaz.
Arkadaşa yardım için gelen üçüncü bir bölümün hocası, işleri daha da
karıştırır. Laboratuvarda distile suyun ve oksijen tüpünün bitmesi, civcivlerin aşırı
sıcaktan ölmesi, türlü türlü damarın keyfe göre denenmesi, deney protokolünün
ve literatür taramasının olmadığının anlaşılması, arkadaşın laba öğleden sonra
ikide gelmesi gibi olaylar neticesinde bırak tez deneylerine geçmeyi, düzgün
bir tane yanıt bile alınamaz. Bütün bunlar olurken tez danışmanının ortalıkta
hiç görünmediğini söylemeye gerek yok herhalde.
Sorunları önem sırasıyla
saptayalım:
- Tez danışmanı sıfatlı kişinin namevcudiyeti.
- Arkadaşımızın literatürü hiç okumaması, hayvan çalışması yapmayı bilmemesi, protokolü ve süresi olmayışı.
- Etik kurulun görüş vermemesi.
- Gerçek dışı beklentiler.
- İş bölümünün baştan planlanmaması.
- Teknik imkanların uygunluğunun sorgulanmaması.
Neticede arkadaş labımızı
hayal kırıklığı ve kızgınlık içinde terk etti. Döner mi bilmem. Kendisinin
yerinde olsam, gider bir dosya tezi yapar, sonra da uzmanlığımı alıp vatan
hizmetine koşardım. Her tıp asistanının tez yapmak zorunda olması ve mecburi
hizmet varlığı da sorunlar içinde ayrıca irdelenebilir. Ancak sonuçta olan
civcivlere, boşa harcanan malzemeye ve bu işe vakit harcayan insanlara oldu. Benim
siz daha şanslı insanlara önerim ise ayağınızı yorganınıza göre uzatmanız. Türkiye
bilimsel etkinlik yapmak için neredeyse imkansız bir ülke. Ama ruh
hastasıysanız ve böyle işlere girecekseniz gerçekçi bir planınız olmalı.
Bilimsel gereklilikler yanında sosyal ve politik beklentilerin de karşılanması
gerektiğini çok güzel gösteren bu örnek tez hikayesi, dilerim işinize yarar.
Yazan: Az Laf Bol Kuru
(Herhangi bir işe başlamadan önce, onu nasıl bitireceğini öğren)
Editörün notu: Blogun yeni yıldaki ilk yazısı da yine bir misafir yazardan geldi. Ben giderek tembelliğe alışıp, editörcülük oynarken yeni bir yazar daha kazandık. Yazarımız "Az Laf Bol Kuru"nun Tumblr'daki işlerine http://azlafbolkuru.tumblr.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder