Köşe yazarlarına gıpta
ediyorum. Müthiş bir rahatlık ve boş vermişlik içinde hareket ediyorlar kimi
zaman yazılarını kaleme alırken.
Bu blogu yazmaya başlayadığımdan beri objektif verilerle desteklenmesi gereken herhangi bir
iddiada bulunacaksam, gidip ilgili verileri bulmaya çalışıyorum. Yazıda yer
vermesem dahi, iddiamın ispatlanabilir olduğunu kendim
görmeden yazmamaya çalışıyorum. Aklıma gelen kimi şeyleri verileri bulamadığım
için yazmadığım zamanlar oldu.
Bunu kendimi kanundan korumak için
yaptığımı düşünüyordum. Olur da bir şekilde hesabını vermem gerekirse, bunu
yapmak mümkün olsun diyordum. Fark ettim ki, mahkeme korkusundan çok mesleki
dejenerasyon, yıllardır bilimsel makale okumaktan gelen bir şey. Bir makale
ortaya koyduğu verilerin işaret ettiklerinden çok ötede, düpedüz spekülasyon vasfında
şeyler söylemeye başlayınca ben de onu ciddiye almamaya başlıyorum. Tezimi yazarken
de tartışma kısmında olabildiğince bu tarz spekülatif yorumlardan kaçınmaya
çalışmıştım. Doğrusunun, yapılması gerekenin de bu olduğunu düşünüyorum. Bloga
yazarken de böyle bir mecburiyet varmış gibi davranmaktan kendimi alıkoyamadım
galiba bugüne kadar.
Veriyi
bulamadığımdan yazamadığım şeyler kafamda dönmeye devam etmiyor demek değil bu.
Nasıl olur da yazarım sorusuna cevabım bunları “hipotezler-iddialar” gibi
başlıkla yazmak oldu. Daha yazının başlığından söyleyeceklerimin, en azından
benim tarafımdan ve en azından henüz, ispatlanabilir şeyler olmadığını
belirterek yazmakta bir sakınca olmaz sanırım.
Bir
de bunu deneyelim bakalım.
Köşe
yazarları da ara sıra veri sunarak iddialarını ispatlamayı denerse, işimiz tamamdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder