6 Ekim 2012 Cumartesi

Kısa kısa - VI


I)Provokasyona gelmek ve linç milli spor adeta. Bunlara karşı eğitime erkenden başlasak iyi olurdu. “Ayşe provoke olma”, “Ali linç etme” gibi fişler hazırlayalım mini mini birler için diyeceğim ama okuma fişi de kaldırıldı galiba. Nasıl yapsak?

II)“Harfiyat” yazan arkadaşlar var ama öyle bir sözcük sözlükte bile yok. “Hafriyat” demeye çalışıyorlar galiba.


III)Neden bilmem, doktorla konuşan hastalar ve hasta yakınları “kusmak” fiilini kullanmaktan kaçınıyorlar. Bizim çocuklar hiç kusmuyor, hep “isti(ğ)far” ediyorlar. Tamam, nazik olmaya çalışmak güzel de, o fiilin de doğrusu “istifra”. Nazik olacağım derken, dili yanlış kullanıp rezil olmaya gerek yok. Kusmak gayet güzel bir fiilimizdir, söz konusu derdi güzelce anlatır. “Bizim çocuk sabahtan beri 3 kez kustu” demekten çekinmeyiniz, doktorunuz kızmaz (zaten haddi değil), ayıplamaz (Bu paragrafa “doktor halkımıza cahil dedi, aşağıladı” yorumu yapacak zeka küpü arkadaşlar çıkmasını bekliyorum).


IV)Dil zabıtasına dönüştüm. İki seferdir yazılarda yazım hatalarına değiniyorum. Çok bilmişliğin gereği yok, biliyorum ama insanın sabrının tükendiği bir yer de var hani. Gazete yorumları, Twitter, Facebook fark etmiyor; hangi mecrayı bulursak orada fikir beyan etmeye pek meraklı olduk ama kamuya açık alanda açıklama yapacak kadar bilgisine, fikrine, eğitimine güvenen insan “dahi anlamındaki de”yi ayrı yazmayı beceremeyince bende sigorta atıyor sonunda. Huysuz amca performansıma burada son vererek yeni bir konuya geçiyorum. 


V)Yukarıdaki paragrafı yazmamın üzerinden ancak 10-15 dakika geçmişti ki Mehmet Ali Birand, Twitter’da “Tweet'lerimdeki harf hatalarima takilanlara bayiliyorum. Sanarsiniz ki ,kendileri hic hata etmeyen isvicre saati!!! Biraz rahat olun lutfen!” yazdı. Bunu yazan kişi her gün gazetede yazı yazıyor, haber sunuyor, belgeseller hazırlamış, kitaplar yazmış.  Kısacası ekmeğini ”dil”den yiyor. Dilin kullanımı konusununda dikkat ve özen bekleyeceğimiz birileri varsa, tam da Birand gibilerdir sanırım ama o bunu söyleyebiliyor. Sonra bana “abi niye deliriyorsun” diye soruyorlar, gel de delirme.


VI)Kıymetli bakan Egemen Bağış “Gazetenin biri Başbakanımızı 1500 kişinin koruduğunu iddia etmiş. Çok ama çok yanlış. Başbakanımızı milyarlarca insanının duaları koruyor.” yazdı 06.10.2012 tarihinde Twitter’da. Buna göre:


a) Tüm İslam alemi desek, milyarlarca kişi etmiyor. Sanırım tüm Çin ve Hindistan ahalisi de olaya katılmış (Afrika?). Onların duaları da makbulmüş demek Allah katında. Bu konuda hüküm vermek Allah'tan gayrı kimseye düşmez ama İslamda öyle miydi yahu?).

b) Eğer bakan haklı ise, vergilerimizle boş yere adam istihdam ediliyor. Sayın bakana önerim, o korumaların işlerine son verilmesi ve oradan tasarruf edilen paraların Avrupa’ya gidecek  öğrenciler için bir fona aktarması hakkında bir önerinin hazırlanması  için gerekli işlemleri derhal başlatması olacak bu durumda. Nereden baksan, her sene 1000 öğrenciyi daha, sürünmeyecekleri kadar bir parayı ceplerine koyarak, Avrupa’ya tahsile göndermiş oluruz. Son zamanlarda hiçbir şey yapmadığı iddia edilmeye başlanan Bakanlık da Avrupa Birliği ile ilişkilerde dev bir icraata imza atmış olur.

c) Yok eğer korumalar lazım ise, Sayın Bakan mübalağanın sınırları konusuna özen göstersin. İslam ifrattan da, tefritten de sakınmayı öğütler; söz sanatları tam da bu öğüdün tutulacağı bir meseledir.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Kısa kısa - V


I)
Veri ve istatistik temel olarak iki grup insanın işine yarıyor:
-Sorularına cevap arayanlar
-Birilerini kandırmanın örtülü bir yolunu arayanlar (başkaları sorularının doğru cevaplarını bulamasın diye uğraşanlar)

II)
Hayatımızın en güzel özetlerinden birini ve kurtuluş reçetemize dair bir ipucunu geçenlerde Twitter’da Fırat K. isimli kullanıcı yazdı:
Devlet baba artık anamdan boşansın istiyorum.

III)
İnternet “troll”lüğü ne kadar gereksiz bir modaya dönüştü yahu; beceren, beceremeyen, çapı yeten, çapı yetmeyen “troll”lük peşinde. 20-30 yıl sonra “Ben de gençliğimde “troll”düm,  hem de nasıl. Hatırlarım, bir gün filanca ünlüyü bir “troll”ledim ki...” diye şişinen yaşlı amcalar olacak galiba. Yavan!

IV)
Maçın başlarında bir şekilde bir gol bulup, sonra bütün maç boyunca 1-0'ın üstüne yatmaya çalışan, bu sırada maçı da öldüren takım yenilince çok mutlu oluyorum.

V)
Recep Tayyip Erdoğan’ın beklenen kongre konuşmasında dikkatimi çeken bir bölüm oldu, şöyle dedi Başbakan:

Biz, 10 yıl boyunca yaptıklarımızı Kürt kardeşlerimizin başına kakacak bir
parti, böyle bir hareket asla değiliz. Biz Kürt kardeşlerimize karşı yüzlerce adım attık; şimdi artık, bu yeni dönemde, Kürt kardeşlerimin bizlere karşı bir adım atmasını bekliyoruz.

Bir tuhaflık, bir hata yok mu? Bence var. Olumlu bir şey anlatmaya çalışılmış ama metin “kardeşlerimize doğru” yerine “kardeşlerimize karşı” diye yazılınca olumsuz bir anlam da çıkması mümkün, hatta dili doğru kullanacaksak bu cümle öyle anlaşılır. "Karşı" birinin yaptığı hareketin tersi yönünde anlamına gelirken, “doğru” onun olduğu tarafa yönelen hareketi ifade eder (ingilizceyi yardıma çağıracak olursak against-toward nüansı gibi). Cümleyi böyle kurunca olumsuz anlaşılabilir, bir tür zıtlaşmayı düşündürebilir. Bu kadar beklenen bir konuşmayı hazırlayan ekibin dilin nüanslarına bunu ayırt edecek kadar hakim olması beklenirdi ama öyle olmamış. Biraz art niyetli olsan buna “Freudian slip” bile demek mümkün ama ben yine de demeyeyim.

Beğendiyseniz paylaşabilirsiniz, maksat söz yayılsın.