27 Aralık 2011 Salı

Kölelik Günlükleri - 27.12.2011 - Gün 023


Dün ders anlattığım amfiden 3 öğrenci ziyarete geldi bugün, biri İzmir Fen Liseli bir kardeşim. Huzursuzluğumun ve hoşnutsuzluğumun dışarıdan anlaşılabilir olduğunu ve onlara da yansıdığını ifade etti içlerinden biri. Şaşırdım diyemem. Öyle bir ruh hali içindeyim ki bunun yüzüme, sesime, yaptığım işe ve bunlara bağlı olarak karşımdakilere yansımaması şaşırtıcı olurdu. O kadar iyi bir aktör olmadığım muhakkak.

Anlattığım dersin bana hissettirdiklerini anlattığım yazıya, adını vermek istemeyen bir okur şöyle bir yorum yapmış:
Peki niye başkalarının cezasını çekiyor o ders anlattığın gençler? Onların suçu ne?

Sanırım bu yorumu yapan okur, dersi kasten eksik ve/veya yanlış anlattığımı varsayıyor ama yanılıyor. Buna basitçe üç sebep gösterebilirim.

  1.  Ne şekilde olursa olsun üzerine düşen bir görevi yerine getirmek gibi, iş ahlakının en temel unsurlarından birinden mahrum bir insan değilim. Bir görev varsa yaparım.
  2. Yediği lokmayı hak etmeye gayret eden, haram-helal nedir gözetmeye çalışan bir müslüman olmaya çalışıyorum. 
  3.  Eksik, yanlış ve bu sebeple soruşturmaya sebep olacak bir iş yapıp, sonra da bunu tüm dünyaya duyuracak kadar aptal bir insan da değilim.


Bir işi yapmanın yeterliden başlayıp, kusursuza kadar ulaşan geniş bir yelpazaye yayılan yöntemleri vardır (yetersiz ise iş yapılmamış kabul edileceğinden ondan söz etmeye bile gerek yok). Bir örnekle anlatmaya çalışayım:

Varsayalım ki bana verilen görev ders anlatmak değil de 4 kişilik bir grubu doyurmak olsun ve bana bunun için makarna yapacağım söylensin. Bu durumda sunabileceğim kabaca iki menü olurdu sanırım: 

  1. İyi pişirilmiş, tuzu-yağı eksik olmayan, hamurlaştırılmamış, kararında, yani ne eksiği ne de fazlası olan bir makarna hazırlayıp servis edebilirdim. Servisi de örtüsü olmayan ama temiz bir masada, temiz ve sade tabaklar ve çatallar ile yapabilirdim (yeterli versiyon).
  2. İkinci menüde makarnayı aynen pişirir ama bu kez yanında harika bir sos hazırlardım. Masaya güzel bir örtü serer, şık tabaklara koyduğum soslu makarnayı lüks restoranları aratmayacak bir şekilde süsleyerek servis eder, masaya gümüş çatallar koyardım (kusursuz olmasına çalışılmış versiyon).



Bu görevi özgür bir adam olarak yapsam ikinciyi yapardım, iş bana zorla yaptırılıyorsa ilkini.

Ders konusunda olan da aynen budur aslında. Bu dersleri anlatma görevi bana verildiğinde derste anlatılması gerekenler için gerekli ve kabul edilen içeriğin ne olduğunu özellikle sordum ama bunları net olarak belirten bir müfredat olmadığı cevabını aldım, Kayaalp’i esas almam tavsiye edildi. Anlatmış olduğum dersi farmakoloji konusunda Türkçe temel kaynak kabul edilen Oğuz Kayaalp’in kitabı esas alınarak ve buradaki bilgiyi öğrencilere aktaracak şekilde hazırdım ve o şekilde anlattım ama görsel olarak çekici bir sunum olarak hazırlamadım. Bilgileri içeren ama fazla şekle yer vermeyen kuru bir sunum halindeydi. Sunumlar sırasında dinleyicinin dikkatini canlı tutmak üzere verilecek aralar, yapılacak espriler gibi meseleye şirinlik ve çekicilik katacak unsurlara yer vermedim ama ilgili ilaçlar hakkında öğrencilere doktorluk hayatları boyunca lazım olacak bilgiler eksiksiz olarak anlattım. Yani gençler başkasının günahını çekmiyorlar ama sahip olabilecekleri daha iyi ve daha güzel bir şeyden mahrum kalmış oluyorlar. Karşılarına çıkarılan hoca benim gibi zorla iş yaptırılan biri değil de, buraya isteyerek gelmiş biri olsa önlerine konanın soslu makarna olması ihtimali artardı sanırım ama bunu sağlamak benim görevim değil.

Bir hesap sorulacaksa bana değil, beni o çocukların karşısına koyanlara sorulmalı sanırım. Mesela şunları sorabiliriz:
     
  1.  Farmakoloji bölümünde personel eksiği varsa bunu neden normal yollardan karşılamadınız? Normalde açacağınız kadroya başvuracak kişiyi değerlendirme ve yetersizse işe almama şansınız olurdu oysa bunun yerine kalitesi hakkında hiçbir fikriniz olamayacak bir kişinin kura ile gelmesine razı oldunuz.
  2. Ders anlatma konusunda yeterli olup olmadığını değerlendiremeyeceğiniz bir yöntemle gelmiş olan bu personeli derse sokmadan önce bu konudaki yeterliliğini değerlendirmek için hangi işlemleri yaptınız veya bir işlem yaptınız mı? Bu konudaki yeterliliğini sağlamak üzere bir derse veya kursa katılmasını sağladınız mı? 
  3. Daha önce ders anlatmadığını bildiğiniz bir personeli ders anlatmaya gönderdiğinizde, en azından ilk derslerde kendisini daha deneyimli bir hocanın da dinlemesi ve değerlendirmesi daha uygun (hatta gerekli) olmaz mı? Bu deneyimli hocanın eksik kalmış noktalar varsa ders sonunda bunları da tamamlaması mümkün olur ve öğrencilerin olası mağduriyeti engellenmiş olurdu. Tecrübesiz personeli de ders sonrasında eksikleri konusunda bilgilendirir ve bunları tamamlamasını sağlardı.

İçim rahat. O dersleri eksiksiz anlattığımı düşünüyorum. Ders anlatırken kullandığım slaytları öğrencilere bıraktım, bilgi eksiği varsa oradan tespit edilebilir. Orada olmayan şeyleri de derste söylediğim ve açıkladığım düşünülürse, işimi eksik yaptığımı bırakın ispatlamayı, iddia etmek bile pek kolay olmaz. Böyle bir hatam olmuşsa, öncelikle bunun doğrudan mağduru olan öğrencilerin beni şikayet etmeye hakkı vardır. Olursa böyle bir şey, çıkar hesabımı veririm.

Mesleği elinden alınmış ve köle olarak çalışmaya mahkum edilmiş ama yine de üzerine düşeni yapan bir adama hesap sormakla boşa vakit kaybeden okuruma naçizane tavsiyem öncelikle mecburi hizmet meselesini ve bunun  yarattığı mağduriyetleri biraz daha araştırmasıdır. Sonrasında bu hukuk garabetini yaratan vekillere ve bu garabetten faydalanıp öğrencilerinin karşısına yeterliliğinden emin olmadıkları bir adamı hoca diye yollayan üniversite yetkililerine hesap değilse de en azından bunu neden yaptıklarına dair bir soru sorabilir ama cevap alabileceğinden emin değilim; benim yaptığım gibi uzun uzun açıklamayabilirler.

Böyle geçti işte köleliğimin 23. günü.  

  



5 yorum:

  1. Hocam mecburi olunca ben de senin gibi yaptım... köle olarak kimse de fazlasını bekleyemez. İş anlaşması modern toplumda her iki tarafın rızası ile, ücret ve çalışma koşulları üzerinde anlaşılarak yapılır.

    Mecburi hizmette farklı olan:
    * İşvereni seçemiyorsun.
    * Ücret konuşamıyorsun
    * Klinik branşlarda olanlara mesai saatleri yok. 24 saat köle istiyor. 2-5 kişinin işini, bir kişi 3 vardiye çalışarak yapsın istiyor.
    * Daha uzar ama dışardan ahkam kesenler sussun lütfen.

    YanıtlaSil
  2. Hocam söylediğiniz sistem sorunları konusunda haklısınız tek kelime konuşamam. Öyle ki size sonuna kadar katılıyorum.

    Ama bu durumda siz zaten sisteme boyun eğmiş durumdasınız.Hem boyun eğip hem de dert yanmak çok da mantıklı görünmüyor.

    Boyun eğmek yada eğmemek, bence problem burada yatıyor.İhtisasınızı yaparken durumun böyle olacağı üç aşağı beş yukarı belli değil miydi? Ya da siz bilmiyor muydunuz?

    Sizin gibi bir insanın bunları bilmemesi imkansız gibi.Bana kalırsa siz sadece boyun eğdiğinizi, kölelik sistemine tabi olduğunuzu kendinize kabul ettirememenin kızgınlığını yaşıyorsunuz..

    İleri gitmiş olabilirim eğer ki öyle düşünüyorsanız affola..

    Saygılar..

    YanıtlaSil
  3. Sistemin genel köleleştiriciliği elbette sinir bozucu ve ben de bundan payımı alıyorum ama burada başka bir husus var. Ben uzmanlık eğitimime başladığımda mecburi hizmet henüz yürürlükte değildi. Uzmanlığa başladığım günkü kanunlara tabi olmaya devam etsem uzmanlık eğitimimi bitirdiğim gün diplomamı elime alır, bir iş aramaya başlayabilirdim ama devlet oyun ortasında kural değiştirdi. "Sen bu işe başlarken öyle değildi ama artık böyle, bitirince diplomanı istiyorsan önce kölelik edeceksin" dedi."Bilmiyor muydunuz" sorusuna böyle cevap verebilirim.

    Sisteme boyun eğme kısmına gelince...
    Tıp fakültesi mezunlarının büyükçe bir kısmı varlıklı ailelerden gelmez. Mesleğini eline alınca parasını kazanıp, kendi göbeğini kendi keser hale gelmek zorundadır. Yarın tüm mecburi hizmet mağdurları istifa etse ve hastaneler bir kaç ay doktorsuz kalsa, birkaç ay içinde bu uygulamaya son verilir ama mesele şudur ki çoğu genç doktorun o birkaç ayı çıkaracak maddi gücü yoktur. Para denen pranga bunun için icat edilmiştir ve bu meselede gayet güzel kullanılmaktadır.

    Son bir nokta:
    Bulduğum ilk fırsatta, istifa edip kendimi bu kölelikten kurtarmayı planladığımı tahmin edemiyor olamazsınız, değil mi?

    YanıtlaSil
  4. Mecburi hizmet konusunda yerden göğe kadar haklısın.
    Yalnız ders anlattığın öğrenciler afra tafra çekmek zorunda değiller. Dersini sıkıcı da olsa mükemmel anlatmışsındır eminim ama dışardan görülecek şekilde trip atmamalısın.
    Şu anda yapabileceğin başka bir şey olmadığına göre birazcık duruma uyum göstersen kendi ruh sağlığın açısından daha iyi olur. 2 seneyi her gün küfrederek geçirmeye kalkarsan sonun iyi değil. ayrıca tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış. bu arada, istifa edip kendini kurtarabileceksen (ki yazılarından kurtaramayacağını ve hizmeti bitirmen gerektiğini anlıyorum) et abi..

    YanıtlaSil
  5. o dersin çok başarılı geçtiğinden hiçbir şüpheniz olmasın hocam teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil

Beğendiyseniz paylaşabilirsiniz, maksat söz yayılsın.