28 Ağustos 2010 Cumartesi

Ne güzel şey eşitlik...

Çocuklar Duymasın geri döndü, onunla beraber "cüce komedisi" olarak adlandırabileceğimiz rezillik de. Her türlü ayrımcılığa son verme, azınlıkların haklarını koruma meselesine etnik ve cinsel ayrımcılığın ötesinde bakabilsek bu rezillik prime-time'da, memleketin en çok izlenen dizilerinden birinde yer bulamazdı (daha o bahsettiklerini halledemedik, sıra cücelere mi geldi diyebilirsiniz ama bu meseleler birbirine bağlıdır bence).

Kanun açısından bakarsanız hiçbir kusur yok işte. Bir senaryo yazılmış, rollerden biri için cüce bir vatandaşa ihtiyaç var, istekli bir arkadaşla tarafların karşılıklı bilinçli onayıyla bir iş akdi imzalanmış, alan razı, satan razı. Bize karışmak düşmez, öyle mi acaba?

2 yıl kadar önce BBC'de yayınlanan bir belgeselde aktarılan bir olayı anlatayım, hep beraber karar verelim. Programın konuğu finans sektörünün patlama yaptığı dönemde bu işin göbeğinde olan, yüzbinlerce dolar kazanan geç adamlardan biri. Sonrasında yaptığı kimi hatalar nedeniyle hapse giren adamımız pişmanlıkları üzerine bir kitap yazar ve belgesele konuk olur. Anlattığı olaylardan biri inanılmaz. Çok stresli bir iş yapan bu arkadaşlar bir saatlik öğle tatilleri için bir cüceyle saati 5000 dolara anlaşırlar, cüce vücudunu koruyacak giysilere bürünüp gelir ve adamlarımız onu bir topu fırlatır gibi birbirlerine atıp tutarak eğlenirler (midget tossing diyordu arkadaş buna).

Kanunen baktığımızda aynı durum söz konusu. Bir yetişkin saati 5000 dolar gibi müthiş bir ücretle çalışmak üzere bir anlaşma imzalıyor, özgür iradesiyle. Kanunen her şey iyi de ahlaken insanın midesini bulandıran bir şey yok mu burada?  Bedensel olarak diğerlerinden farklı olan bir insan, bunu eğlence unsuru olarak gören bir kısım adamların insandan yapılmış topu olarak çalıştırılıyor. Özü itibariyle bakıldığında Çocuklar Duymasın'ın yaptığı bundan farksız.

Kapitalizmin pisliği burada da kendini ele veriyor. Teorik olarak hepimiz özgür yetişkinleriz, özgür irademizle istediğimizi tercih eder, istediğimiz işi yaparız. Özgür iradesiyle striptizcilik, fahişelik yapanlar da böyle, kendini kucaktan kucağa attıran cüceler de. Yeter ki bizim gibi eşit ama bizden biraz daha fazla parası olan insanlar uygun bir ücretle bu hizmeti satın almaya razı olsunlar, iş akdi yapılsın, anlaşır gideriz. Kimse kimseyi suistimal etmiş kabul edilemez.

Ne güzel şey eşitlik...

2 yorum:

  1. Iki olay arasindaki fark puritan kapitalistlerin ahlak ile ilgili su gorusunden kaynaklanabilir: para karsiligi vucudunu kullanarak bir sey uretmek degil, para karsiligi vucudunun baskalari tarafindan kullanilmasina izin vermek ahlaksizliktir (ahlak kavraminin para kazanmak zorunda kalanlar cercevesinde tutulmasi da kapitalizmin bonusu tabi).

    Ote yandan (isin ekonomik boyutunu bir kenara koyarsak), ilk durumdaki absurdlugu aciklamak icin kullanilan ozgur birey, ozgur irade kavramlari, acaba yillar icinde, beyinle ilgili bildiklerimiz arttikca acaba ne kadar gecerli bir duzeni savunma mekanizmasi olacaktir? Hatta hatta simdi bile, Thomas Metzinger'in "phenomenal self"i icin ne kadar kabul edilebilir bu "alan razi satan razi" savunmasi, uzerinde dusunulmesi lazim.

    YanıtlaSil
  2. Kapitalizm de aslında özgürlüktür.Fakat parası olana özgürlüktür.Parayla sınırlandırılmış bir özgürlük.Sınıflı bir zümre topluluğu her şeyi yapmaya yetkindir.Geriye kalan her şey ve herkes paralı topluluğun kölesidir.Aslında dediğim gibi özgürlüktür ama ahlaken çökmüştür.İnsanı insan olmaktan çıkarmış, açma düğmesine basılınca çalışan makineler haline getirmiştir.Birilerini, birilerinin emrine amade etmiştir.Ayrımcılığı körüklemiş,toplumları her şeyden daha öte sınıflamıştır.Sınıflı toplumlar ise uyuşturulmuştur.Uyuşturulan toplumlar ise terminal dönem kanser hastası gibidir.Ufacık bir umuda her düşüncesini her eylemini her davranışını bağlayabilecek kadar yetkin olmadığı bir hayatı yaşamaktadır.Oysaki özgürlük zincirlerimizden kurtularak yaşamaktır.Kimsenin kimse üzerinde en ufak bir baskısı bile olmadan irade ile davranış göstermesidir.İradesini kendi beyinsel fonksiyonlarının el verdiği kadarıyla ve kendini geliştirebildiği kadarıyla yaşamasıdır.

    Ayrımcılık kötüdür.
    Sınıfsal toplumlar iğrençtir.
    Paranın sunduğu özgürlük ise defekasyonun sahip olup olabileceği erdemden bir 10 seviye daha aşağıdadır.

    Özgürlük güzeldir ama paraya,isteğe,şarta bağlı olmayanı.Adı gibi gerçekten özgür olanı güzeldir.

    Çünkü özgürlüktür en temel noktada 'Ahlak'tır.

    Saygılar..

    YanıtlaSil

Beğendiyseniz paylaşabilirsiniz, maksat söz yayılsın.